Röportaj: Sinan Uçar
Konuyla ilgili Gümüşhane Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Cemal Şahinoğlu, Filistin ve İsrail arasındaki olaylarla ilgili sorularımızı yanıtladı.
İsrail ve Hamas arasındaki çatışmalarda beşinci güne girildi. İsrail tarafında hayatını kaybedenlerin sayısı bin 200'ü aşarken, İsrail'in verdiği karşılık sonrası hayatını kaybeden Filistinli sayısı da bini aştı. Ölen Filistinlilerin 260'ını çocuklar, 200'ünü ise kadınlar oluşturuyor. Gazze'de tam abluka ilan edildi. Süreçle ilgili merak edilen soruları Gümüşhane Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Cemal Şahinoğlu’na sorduk. Şahinoğlu, konuyla ilgili gazetemizin sorularını cevaplandırdı.
Filistin-İsrail Olayının Geçmişi Nedir, Nasıl Başladı ve Süreç Nasıl Devam Etti?
Dr. Öğr. Üyesi Muhammet Cemal Şahinoğlu, Filistin-İsrail olaylarına ilişkin tarihsel bir bakış açısı sunarak, “1897'de İsviçre'nin Basel şehrinde, Theodor Herzl liderliğinde Birinci Siyonist Kongre toplandı. Bu kongre sırasında Dünya Siyonist Teşkilatı da kuruldu. Theodor Herzl, bu noktada önemli bir isim. Çünkü kendisi Siyonizm’in kurucu ismi olarak kabul edilir. Siyonizm “Filistin’de Yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasi bir harekettir.” Yahudi halkının tarihi yurtlarına dönüşünü ifade eder.
Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu, “Herzl, 1896 yılında ‘Yahudi Devleti’ adlı kitabını yayımladı. En başta ifade edilen Birinci Siyonist Kongre, Yahudi Devleti hayalinin eyleme geçirilme sürecinin ilk adımıdır. Burada oldukça önemli kararlar alınıyor. Bunlardan en önemlisi bir Yahudi Devleti’nin kurulmasına ilişkin alınan karardır. Tabii hedef Filistin. Bu amaçla Yahudilerin teşkilatlanması ve bölgeye göç edecek Yahudiler için destek fonu kurulması kongrede alınan diğer kararlar oluyor. Ayrıca Avrupa’da zulüm gören Yahudilere asimilasyon yerine göçün daha elzem olduğunun da anlatılması gerektiği yönünde bir karar da alınıyor” dedi.
Herzl'in hayalindeki toprakların Kapadokya Dağları'ndan Süveyş Kanalı'na kadar uzandığını belirten Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu, “Kongre’de alınan kararlar çerçevesinde girişimlere başlıyorlar. Fakat ortada büyük bir sorun var. Herzl’in hayalindeki topraklar Osmanlı Devleti’ne ait. Filistin bölgesi Osmanlının kontrolünde. Theodor Herzl, II. Abdülhamit ile görüşmek istiyor. Kendisine haber gönderiyor. Hatta maliyenizi düzeltelim diyerek para talebinde (dış borçların ödenmesi) bulunuyor. O dönem Osmanlı Devleti ekonomik olarak zor dönemler geçiriyor. Böyle bir duruma rağmen II. Abdülhamit malum cevabı gönderiyor. ‘Bu imparatorluk kanla kazanıldı. Anca kanla verilir. Osmanlı bana ait değil, ümmetindir. Bu toprakların hiçbir parçasını veremem. Yahudilerin paraları kendilerinde kalsın. Ben canlı bir vücut üzerinde asla bir ameliyata izin vermem’ diyor. II. Abdülhamit’in kararlı duruşu Herzl için bir hayal kırıklığı oluyor. Hatta anılarına İsrail’in kurulması için Osmanlı Devleti’nin parçalanması gerektiğini not düşüyor. I. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Osmanlı Devleti’nin savaşa dahil olması, Yahudi Devleti’nin kurulması için bir fırsat oluyor. Hatta şunu ifade etmemiz gerekir. Yahudiler, Filistin cephesinde Osmanlı ile savaşan İngilizlere yardım etmişlerdir. Bununla birlikte Çanakkale’de Siyon Katır Alayları’nı kurarak Osmanlıya karşı yine İngilizlerin yanında savaşmışlardır.
1916 yılında Sykes-Picot antlaşması ile Osmanlı Devleti, İngiltere ve Fransa arasında paylaşıldı. Plana göre Filistin bölgesi İngiltere’nin kontrolü altına girecekti. Öyle de oldu.
1917 yılında İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour'un adıyla anılan Balfour Deklarasyonu yayınlandı. Bu deklarasyon, Filistin'de Yahudi halkına ‘ulusal yurt’ sözü veriyordu. Deklarasyondan bir ay sonra Filistin bölgesi, İngilizler tarafından işgal edildi. 1922 yılında Milletler Cemiyeti, Filistin’i İngiliz mandası olarak resmen onayladı. İngilizlerin göz yummasıyla bölgeye Yahudi göçü hızlı bir şekilde arttı. İngilizlerin bölgeye atadığı vali de bir Siyonist’ti. Arapların tepkisine rağmen göç devam etti. Özellikle Hitler’in Almanya’da yönetime geçmesi, bölgeye göçü arttırdı. Arapların yoğun tepkisine karşı İngilizler göçü engellemeye çalışsa da değişen bir şey olmadı. Yahudiler, Irgun ve Haganah gibi milis örgütlenmeler kurarak Arapların bölgeden göç etmesi için terör faaliyetleri gerçekleştiriyorlardı. İngilizlerde bu terörden nasibi aldı. Bölgeye artan göçü engellemeye çalışan İngilizlerin karargah olarak kullandıkları Kral David oteli havaya uçuruldu. Hatta bu saldırıyı gerçekleştiren Irgun örgütünün yöneticisi daha sonra İsrail Başbakanı olacak olan Menaham Begin’di. 1947 yılında İngiltere, bölgeden çekileceğini ve sorunun BM'ye havale edildiğini açıkladı. BM Genel Kurulu, Kasım 1947'de 181 sayılı kararla Filistin'de Arap ve Yahudi devletlerinin kurulmasını öngören bir planı kabul etti. Bu planı Araplar kabul etmedi, ancak Yahudiler BM kararını gerekçe göstererek Mayıs 1948'de İsrail'i ilan etti. ABD ve SSCB İsrail'i hemen tanıdı” diye konuştu.
Gazze ve İsrail Arasındaki Gerilimin En Temel Nedeni Nedir?
Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu, “Görünen sebep, Gazze Şeridi’nin yönetimde bulunan HAMAS’tır. Filistin (Filistinlilerin yaşadığı topraklar) aslında Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nden oluşmaktadır. HAMAS, Gazze Şeridi'ni kontrol ediyor ve Batı Şeria olarak bilinen Filistin'in diğer parçası El Fetih (Ulusal Kurtuluş Hareketi) tarafından yönetiliyor. HAMAS, İsrail başta olmak üzere ABD ve bazı Avrupalı devletler tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir. 2006 yılında Filistin'de yapılan seçimlerde Gazze’de yaşayan halk HAMAS'ı destekledi. Ancak İsrail ve ABD bu sonucu kabul etmedi. Sonrasında bölgeyi (bir nevi halkı yaptığı seçim nedeniyle cezalandırmak için) abluka altına altı. Gazze Şeridi, yıllardır İsrail tarafından hava, kara ve deniz ablukası altında tutulan bir bölgedir. Bir nevi açık hava hapishanesi gibi düşünebiliriz. Her şey İsrail tarafından kontrol ediliyor. İşte burada da keyfi yasaklar ve engellemeler de yaşanıyor” dedi.
İki Ülke Arasındaki Olayların Türkiye'ye Etkisi Nedir? Türkiye'nin Davranışlarını Nasıl Yorumluyorsunuz?
İsrail'in 1948'de kuruluşunun ardından tanınması sürecinde, Müslüman çoğunluğa sahip ülkeler arasında Türkiye’nin ilk olduğunu belirten Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu, “Ancak Türkiye, her zaman Filistin meselesinde Filistinlilerin yanında yer almıştır. Bu durum sadece tarihsel veya dinsel değildir. Elbette meselenin bu noktaları da vardır. Fakat temel mesele katliamların, insan hakları ihlallerinin karşısında durmakla ilgilidir. Bugün haksızlığa, zulme uğrayanlar Yahudiler olsaydı biz bugün onları desteklerdik. Nitekim tarihimize baktığımızda bunu görüyoruz. Yahudiler Avrupa’da zulüm görürken onları kabul eden, onlara kol kanat geren Osmanlı Devleti olmuştur. 1492 yılında İspanya’dan kovulan Yahudilere kapılarını açan ilk devlet Osmanlı olmuştu. II. Beyazıt döneminde İspanya’dan gelen Yahudilerin Selanik, İstanbul ve İzmir çevrelerine yerleştirildiği herkes tarafından bilinmektedir. İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle Mavi Marmara olayının ardından kopma noktasına gelmişti. Fakat son yıllarda ilişkilerde bir normalleşme yaşandı. Bu durumda bile Türkiye Filistin’in ve Filistinlilerin hakkını savunmaktan vazgeçmedi” şeklinde konuştu.
Toprak Satılması Meselesi
Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu “Filistin'e göçlerin siyasi boyutu 1897 sonrasına dayanmaktadır. Sonrasında özellikle II. Abdülhamit bölgeye Yahudilerin göç etmesine izin vermiyor. Bölgeye açıktan göçler engelleniyor. Öncesinde toprak satılması var. Fakat bu cüzi bir miktar. Zaten bölge Osmanlı’ya ait. Kaldı ki bölgeye göç İngilizlerin işgali sonrası artıyor. Bir de buna Hitler dönemini ekleyin. İsrail Devleti 1948 yılında kuruldu. O tarihte bölgede toplam Yahudi nüfusu yaklaşık 650 bindi. 1 milyon 415 bin civarında da Arap nüfusu vardı. O kadar göçe rağmen Arapların nüfusu çoğunluktaydı. Fakat BM taksim planında Filistin topraklarının yüzde 56'sı Yahudilere verilirken, yüzde 44’lük kısmı Araplara ayrılmıştı. Yani azınlık çoğunluğa tercih edilmişti. Bu durum hala bu şekilde devam etmektedir” diye konuştu.
Dr. Öğr. Üyesi Şahinoğlu sözlerini şöyle tamamladı;
“Sonuç olarak, Gazze'de sıkışmış iki milyon insan bulunmaktadır. Bölge havadan, karadan ve denizden abluka altındadır. Her şey İsrail tarafından kontrol edilmektedir. İsrail yasa dışı bir şekilde sürekli sınırlarını genişletiyor. Bu durum BM tarafından sürekli kınanıyor. Fakat BM’nin gücü maalesef İsrail’e yetmiyor. Başta ABD ve Batılı ülkeler her ne yaparsa yapsın İsrail’i destekliyor. İsrail’de bu durumdan güç alarak ne uluslararası hukuk tanıyor ne de BM tanıyor. BM’nin İsrail’le ilgili almış olduğu birçok karar var. Fakat İsrail hiçbirine uymuyor. Ukrayna, Rusya tarafından işgal edilirken tüm Avrupa ayağa kalktı, fakat Filistin yıllardır işgal altında olmasına rağmen Avrupa devletleri sanki işgale uğrayan İsrail gibi davranmaktadır.”
Yorum yazarak Gümüşkoza Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gümüşkoza Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gümüşkoza Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gümüşkoza Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Gümüşkoza Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Gümüşkoza Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gümüşkoza Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gümüşkoza Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)Ayşe Nur Serdar - Yorumunuz gerçekten çok değerli hocam.. Yine kalbimizde bir ışık yaktınız umarım bu söylediklerinizi görebilen bir toplum olma yolunda ilerleyebiliriz aksi durumda olan yorumlar gerçekten çok üzücü. Sizin gibi bir değerden bunları duymak beni çok mutlu etti tebrik ederim ?
Ali Altınışık - Hocammm harikasınız yine
Sayın - WAY BE
Yazılan yorumlardan Gümüşkoza Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Gümüşkoza Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Gümüşkoza Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.